Samed Behrengi (1939- 1967)

Samet Behrengi, Deneme, Duvar dergisi, sayı:23, 2015

Dünyanın bir çok yerinde çocuk edebiyatı alanında tanınan Samed Behrengi’yi; İran’da ve özellikle doğduğum şehir Tebriz’de, benim kuşağım “Samed Amca” olarak tanır. Masallarını, hikayelerini ve öykülerini okumadan önce yakın arkadaşlarımdan ve aydınlarımızdan Samed Amca konusunda pek çok efsane duydum. Hepimiz onun gibi olmaya çalışırdık, bizim idolümüzdü Samed Amca.

Onu sadece bir öğretmen olarak değil; dağları, çölleri gezip cehaletle, hurafelerle mücadele eden biri olarak tanıdık. Okuma yazmayı öğrenir öğrenmez Samed Amca’nın kendi duygularıyla kayda geçirdiği öyküleri okuduk.

Benim kuşağımdan, Samed Behrengi’nin yaşadığı zaman aralığında yaşamayı arzu etmemiş kimse bulunabileceğini sanmam. Bizim için bir kahramandı o, hepimiz onu yakından görebilmiş olmayı isterdik. Kimbilir belki o dönemde yaşasaydım, onunla arkadaş olurduk. Hatta belki de iki yakın dost olurduk, kimbilir… İçimden hep bu düşünceler, hülyalar, arzular geçerdi.

Lise döneminde ve ondan sonra Amca’mızın mezarı başında hep toplanmak isterdik ama bu pek mümkün olmazdı, şartları zorlayarak toplanabildiğimizde ise maalesef ki hep bir olay çıkardı. Amcamız, sessiz ve mütevazı bir şekilde uyurdu. Mezarında, karabalık şeklindeki saçlarıyla resmedilmiş olan güzel Amca’mız oradan gözlerimizin içine bakardı. Gelgelelim bu mezar taşı sürekli tahrip ediliyordu ve sürekli yeniden yapılıyordu, en nihayetinde demirden bir levhaya yapıldı resim ki tahribata uğramasın. Behrengi’nin gücünü ve yarattığı varlığı anlamak için işte bu mezar hikayesi bile tek başına yeterli olabilir. İktidarlar gerçek aydınların dirisinden korktukları gibi ölüsünden de korkarlar. Düşünün ki belli günlerde bu mezar taşına yaklaşmak hala yasak!

Samet Amcanın yaptığının sonuçları ortadadır. Tebriz’de Karabalık gibi denize kavuşmak arzusuyla yüzen balıklar olarak bizler, Farsça konuşmaktayken Amca’nın yazdıklarından gelen Türkçenin sesine kulak vererek ilerlemeye başladık. Daha da ilerleyince şelale sesi uzaktan duyulmaya başladı, kurbağaların sesi bir fısıltı halini aldı.

İlerleyen zamanda Amca’nın yazı tarzı ile ilgili eleştirilerle karşılaştık. Neymiş efendim; bu tarz çocuk edebiyatına uygun değilmiş! Bilinç kasapları, Samed Amcanın yazılarını bu bahaneyle kesip doğradılar. Sansür dediğimiz şey, her zaman taş kafalı insanlar tarafından uygulanır. Mankurtlaşmış kafalar nerede olursa olsun sonuç hep aynıdır, ister iktidar masalarının ardında ister aydınlar arasında. Behrengi’nin kendisi hayattayken bu eleştirilere yanıt vererek şunları söylemiştir: “Benim muhatabım olan çocuklar, yaşam şartları mecburiyetinden dolayı kaçınılmaz olarak anlattığım olaylarla karşılaşıyorlar. Çoğu, söz konusu ettiğim olay ve durumlardan bihaber olduğu için derin yaralar alıyorlar hayattan. Bense yazdıklarımla daha önce bilmedikleri ama başlarına gelebilecek olaylara dair bir farkındalık yaratmaya, onları gerçeğin sert yüzüne alıştırmaya çalışıyorum.”

Tahran’da yaşarken iyi kaynaklara ulaştım ve bu konuyu içimde beslediğim hevesle araştırmak amacıyla düşünme masasına oturdum. O zamanlar bu konuyla ilgili son kararımı verdim. Bir makale yazarak eyleme geçtim. Fakat Kasaplar Şehri’nde kural kesip doğramaktır; çünkü gözler et ve kanla doludur ama ben Samed Amca’dan şunu öğrendim ki: Önemli olan merak ettiğimi kendi kendime araştırıp öğrenmemdir, zaten o da karşılacağımız zorlukları öngörerek hikayelerinde anlatmıştı. Bu yüzdendir ki ben, bu darbe karşısında çok zorlanmadım, çünkü hazırlıklıydım. Samed amcam beni yazdıklarıyla hazırlamıştı bunlara. Yazı basılmadı ve mecburi göç sebebiyle diğer birçok şeylerim gibi şu an onun da nerede olduğunu bilmiyorum.

Bu yaz üzerinde çalıştığım bir proje nedeniyle Behrengi’nin yazdıklarını yeniden okudum. Bu okumaların tamamlandığı günler, Amca’nın da ölüm yıldönümüne denk geldi yaklaşık olarak. Süleyman (Türkiyeli bir arkadaşım), böyle zamanlarda hep “Bu dünyada hiçbir şey tesadüf değildir,” der. Bence de hiçbir şey tesadüf değildir.

Samed Amca’nın yazılarını bu orta yaş çağlarımda tekrar okumak, yeni kurmaya çalıştığım hayat düzenimi de etkiledi. Bunları seneler önce de okumuştum ve o zamanlar da hayatımı etkilemişti.

Bazı insanların yarattığı eserler; zamanla, yaşla, mekanla sınırlandırılamaz. Her dönemdekendi gereğini yaparlar.

Samed Behrengi, iyi bir öğretmen olarak, çocuk dilini çok iyi bilirdi. Çevresinde tanık olduğu olayları, köylerde ve sokaklarda konuşulan dille anlatırdı. Bu dilin -kendisinin de birkaç yerde ifade ettiği gibi- okuyucusu, köylerde ve şehirlerde her zaman ayak altında hırpalanan ailelerin çocuklarıdır. Bu samimiyet ve sokak dili sayesindedir ki Behrengi bu çocuklarla ilişki kurabilmiştir.

Behrengi ve eserlerine dair söylenecek son söz onların ölmez, yıpranmaz, bitmez oluşlarıdır. Bu eserler, yeniden okundukları her yaşta, her dönemde başka katkılarda bulunmaya devam edecekler. Onların etkisi; yaşla, cinsiyetle, ırkla, inançla sınırlandırılamaz; çünkü merkezlerinde insan ve insanlık durmaktadır.

You Might Also Like